Hamlık İçin Ne Yapılmalı? Olgunlaşmanın Kalbe Dokunan Hikâyesi
Bazen anlatmak istersin… Çünkü içinde bir hikâye vardır, susarsan boğulursun. Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum; olgunlaşmayı, yani “hamlıkla vedalaşmayı” anlatan bir hikâye. Belki bir yerinde kendinizi bulursunuz, belki de bir satırında bir zamanlar olduğunuz kişiyi.
Bir Sabah Başlayan Yolculuk
Mert, otuzuna yaklaşırken hâlâ hayatın neden bu kadar zor olduğunu anlamaya çalışıyordu. Her şey planlıydı: iyi bir iş, düzenli bir hayat, çevresinde insanlar… ama içinde hep bir eksiklik. “Neden bazı insanlar sanki her şeyi çözmüş gibi sakin, ben ise hep bir telaş içindeyim?” diye düşünüyordu.
O sabah kahvesini içerken, aynada kendine baktı. “Belki de ben hâlâ hamım,” dedi fısıltıyla. O an, ilk kez kabul etti içinde büyümeyen çocuğu. Tam o sırada telefon çaldı. Arayan Elif’ti.
Elif, Mert’in tam tersiydi. Kalbiyle düşünen, duygularını saklamayan, her olayın içinde bir anlam arayan bir kadındı. “Mert,” dedi yumuşak bir sesle, “bazen olgunlaşmak için bir şey yapmak değil, bazı şeyleri bırakmak gerekir.”
Erkekçe Çözüm Arayışı: “Bir Plan Yapmalıyım!”
Mert için her şeyin çözümü plan yapmaktı. Kafasında anında bir liste belirdi:
- 1. Daha az sinirlen.
- 2. İnsanlara sabret.
- 3. Duygusal kararlar verme.
- 4. Profesyonel düşün!
Ama fark etmediği bir şey vardı: Olgunluk, maddelerle öğrenilmezdi. Hamlık; sadece ne yapacağını değil, neyi hissettiğini anlamamaktı. Her planın içinde biraz kaçış, biraz korku vardı. Mert her maddeyi yazarken aslında duygularından uzaklaşıyordu. “Belki de bu kadar plan yapmak, olgunlaşmanın değil, korkunun bir biçimidir,” dedi kendi kendine.
Kadınca Seziş: “Bazen Hiçbir Şey Yapmamak Gerekir.”
Elif’in yolu farklıydı. O, hamlığını kabul etmiş bir kadındı. “Evet,” diyordu, “ben bazen kırılıyorum, bazen hatalı davranıyorum. Ama bunlar beni insan yapıyor.” Onun için olgunluk, hata yapmamayı değil, hatasının içinden öğrenmeyi bilmekti.
Bir gün Mert’e şöyle dedi: “Sen hep bir sonuç arıyorsun, oysa bazen olgunlaşmak, sadece duygunun içinden geçmektir. Kaçmadan, savaşmadan… Sadece hissetmek.”
Mert sustu. Çünkü Elif’in sözleri kulağına değil, kalbine dokunmuştu. İlk defa “çözmek” yerine “anlamayı” denedi.
Hamlık Nasıl Geçer? Cevap Yolun Kendisi
Bir gün, birlikte deniz kenarında otururken Mert şöyle dedi:
“Elif, sence hamlık için ne yapılmalı?”
Elif gülümsedi. “Hiçbir şey. Çünkü hamlık bir şey yaparak değil, yaşayarak geçer. Sevmeden, kaybetmeden, yanılmadan, yanmadan olgunlaşılmaz. Hamlık, kalbin pişmemiş hâlidir. Zaman, yaşanmışlık ve biraz da cesaret onu olgunlaştırır.”
Mert o an anladı. Olgunluk, dışarıdan öğrenilecek bir bilgi değil; içeriden doğan bir farkındalıktı. Her yaşanmışlık, bir katman daha ekliyordu insanın ruhuna. Hamlık ise, o katmanları reddetmekti.
Olgunlaşmak, Kırılmayı da Sevmektir
Aylar geçti. Mert artık daha az konuşuyor, daha çok dinliyordu. İnsanlara kızmadan önce “neden böyle davranıyor olabilir?” diye soruyordu kendine. Bir hata yaptığında, kendine yüklenmek yerine öğrenmeye çalışıyordu. Artık hamlığını gizlemiyor, onunla barışıyordu.
Elif, bir akşam ona şöyle yazdı: “Hamlık bir suç değil, bir başlangıç. Asıl mesele, o başlangıçta kalıp kalmamayı seçmek.”
Mert, o mesajı okurken gülümsedi. “Artık hazırım,” dedi. “Kendimi tanımaya, büyümeye, bazen düşmeye… Ama her defasında yeniden ayağa kalkmaya.”
Sonuç: Hamlık, İnsan Olmanın İlk Hâlidir
Hamlık için ne yapılmalı? Belki de hiçbir şey. Çünkü bazen en iyi öğretmen, hayatın ta kendisidir. Her kayıp, her yanlış, her kırık bizi biraz daha olgunlaştırır. Hamlık, insanın en dürüst hâlidir; olgunluk ise o dürüstlüğü bilgelikle taşımaktır.
Peki sen, kendi hamlığınla ne kadar barıştın? Belki bugün, sadece biraz durup düşünme zamanı. Çünkü belki de senin hikâyen, olgunlaşmanın tam eşiğinde…